3 Eylül 2014 Çarşamba

İSTANBUL İZMİR FETHİYE KAŞ DEMRE ANTALYA YAMAHA XMAX


               Eğer bir şekilde motor sevdasına tutulmuş-sanız  eninde sonunda motorla uzun bir turun hayalini kurarsınız. İnternette paylaşılan uzun tur resimleri ve yazıları hep sizi teşvik eder. Sürekli hayalini kurmaya başlarsınız. Bu hayal büyük çoğunlukla Ege ve Akdeniz kıyılarını kapsar, tabi ki bu motorunuzun modeli ve bütçenizle de orantılıdır.  Nihayetinde dünya turuna çıkan da var.Neyse lafı fazla uzatmadan bizim İstanbul’dan başlayıp , Güney Ege ve Batı Antalya yı da içine alan küçük turumuzu anlatmaya geçiyorum.


   Eşimle epeydir hayalini kurduğumuz bu turu ; bu yaz aradan çıkarmanın vakti gelmişti. Ne de olsa Mayıs ayında Yamaha Xmax 250 model motorumuzu da almıştık. Ağustos ayına kadar İstanbul içi turlarımız olsa da artık şehir dışına çıkmanın vakti gelmişti. Yaz izni için memleketimiz olan Antalya’nın Demre ilçesine motorla gitmek için hazırlıklara başladık. Gerekli eksikleri tamamladıktan sonra Maltepe Tuna Motorda motorun 4000 km . bakımını ve balata değişimlerini de yaptırdım. Devamı....


            1.GÜN

1 Ağustos Cuma günü öğleden sonra iki motor Maltepe’den yola çıktık.  
      ( xmax250, Tenere 600). İlk durak Pendik vapur iskelesi, 14:00 vapurundayız.  Arabalı vapur yolculuğu 45 dk. Kadar sürüyor , bu arada vapurda kahve eşliğinde öğle için bir şeyler atıştırıyoruz. Yolumuz uzun . Fazla mola vermek istemiyoruz. Vapurdan indikten sonra yaklaşık bir buçuk saat kadar molasız devam ediyoruz. Amaç hava kararmadan İzmir’e  ulaşmak. Rüzgarın şiddeti bizi çok etkiliyor. Kendi imalatım olan ön cam uzatma aparatının çok faydasını görüyorum. Hızımız 110-120 km/h .  Tenere de olan arkadaşımız rüzgar dolayısı ile epey zorlandığını söylüyor. Akşama doğru biraz acıktığımızdan, biraz da canımız çektiği için Köfteci Yusuf’ta mola verip güzel bir ziyafet çekiyoruz. Hava kararırken kendimizi İzmir girişindeki yokuşlarda buluyoruz. Bornova’da küçük bir moladan sonra tekrar otobana girip Urla’ya devam ediyoruz.  Otoban çıkışında bizi karşılayan arkadaşlarımızın( Honda NC 700X)  arkasına takılıyoruz. Çeşmealtı’ nda deniz kıyısında güzel bir yerde bir şeyler içip; yorgun argın kendimizi ,bizi misafir edecek arkadaşımızın evine atıyoruz. Bugün 470 km .  ile son buluyor.

KÖFTECİ YUSUF




          2.GÜN


  Sabah erkenden yine yollardayız. Kahvaltımız, bizi Ortaklara kadar idare edecek birer poğaçadan ibaret.  Ortaklara kadar mola vermeden sürüyoruz. Hızımız yine 110-120 km/h. Otobanda çok tatlı bir yağmur bizi hafif ıslatıyor, ama bu yaz gününde bu çok iyi geldi diyebiliriz. Ortaklarda çöp şişçileri bilirsiniz.Birtanesine giriyor ve yağlı çöpşişlerin keyfini çıkarıyoruz. İncir satan küçük bir çocuktan incirlerimizi de alıyoruz. Gezinin keyfi çıkmaya başlıyor. Bodrum Milas yolunu takip edip, Söke’yi geçtikten sonra , Bafa gölü kıyısından devam ediyoruz. Bu gölün manzarası gerçekten çok güzel. Etraftaki bütün tepe ve yamaçlar zeytin ağaçlarıyla dolu. Milas’ı geçtikten sonra rotamız anayoldan ayrılıyor ve Mumcular köyüne doğru uzanıyor.  Mumcular köyünde bir kıraathanede durup birer limonata içiyoruz. Burada 5 limonata, 5 su ve üç çaya sadece 10 tl. veriyoruz. J Şirin küçük bir ege köyü. Ana yoldan ayrılıp bu köye gelirken bu yol üzerinde bir de askeri hava meydanı görüyoruz J. Mumculardaki moladan sonra asfalt ama dar dağ yollarını takiben ,birbirinden güzel şirin ege köylerinin içinden geçiyoruz. Yol kenarları kirece boyanmış taş duvarlarla örülü . Muhteşem manzaralar görüyoruz. Biz sıcak olur derken hava çok güzel , serin serin seyahat ediyoruz. Hatta yol boyunca ara ara inceden yağmur atıştırıyor. Körfeze doğru iniyoruz. Buralarda plaj var mıdır diye beklerken , bizim dağ yolu Çökertme Koyuna çıkıyor. Hemen aklımıza o meşhur türkü geliyor.  Daracık bir yolun kenarında, küçük küçük işletmeler harika bir deniz, ultra lüks yatlar ve mükemmel bir plaj. ..  Burası gerçekten bakir bir yer, çok az insan var ve bizce güzel olan tarafı da bu. Burada epey denize giriyoruz. Çok temiz bir denizi var , çocuklar sahilde kum oynuyorlar,  biz yemeklerimizin tadını çıkarırken; karşıda Datça bize bakıyor…

ÇÖKERTME

  

Çökertme kadar güzel bir yer olabilir mi?  derken körfez boyunca daracık yollardan geçiyoruz, her yer çok güzel , her yer sahil her yer yemyeşil…Yukarıdan Akbük ‘ün muhteşem manzarasına bakıp yola devam ediyoruz. Akbük e  ne yazık ki uğramıyoruz çünkü gezilecek yer çok ama vakit yok… hedefimiz Akyaka, geceyi orada geçireceğiz… Böyle dar ve kötü bir yolda , bu kadar trafik olması bizi şaşırtıyor. Bütün arabalar buraya gelmiş , tabi sonradan öğreniyoruz Akyaka’nın yeni Alaçatı olduğunu ! Ne yazık ki yolda bir de yangınla karşılaşıyoruz. İçimiz yanıyor . Cennettin bir köşesi yine kül olmuş… Akyaka da uygun pir apart bulup kendimizi dışarı atıyoruz. Hemen Alaçatı ile karşılaştırmak gerekirse; çok insan var ancak heryer sakin, insanlar gürültüye gelmemiş, spor yapıp dinlenmeye gelmişler.  Mimari dersen evler yeni ancak hepsi ahşap ve konak tarzında . Sanki yeni biri ev yapmak istediğinde “ Dur ! Bizim istediğimiz gibi yapmayacaksan hiç yapma “ demişler . Belki de bu konuda resmi bir kural vardır. Sahil küçük mekanlarla dolu. Plajda da gece insanlar var. Birde kokusu her yeri saran Waffle cılar . Lezzetleri idare eder… Daha sonra o güzelim konak tarzı evlerin arasına dalıyoruz. Çok güzel ve çok zevkli sokaklar. Bir yerde odun ateşinde çay görüyoruz , kaçmaz , hemen oturup çayları söylüyoruz. Tabi herkes çok yorgun aparta dönüp deliksiz bir uykuya dalıyoruz. 


AKYAKA
  
           3.GÜN


Akyaka da sahilde güzel bir kahvaltı ile güne başlıyoruz. Deniz havası herkesi erkenden denize çekmişe benziyor. Herkes denizde . İsterseniz rüzgar sörfü kiralayıp sörf yapabilirsiniz. İsterseniz kite sörf yapabilirsiniz. Ama burası belli ki kite sörfçülerin yeni gözde mekanı . Denizin üstü rengarenk. Yola koyulma vakti geliyor. Yukarılardan Akyaka’nın renk şölenini izleyerek yola devam ediyoruz.  Marmaris’e doğru sürüyoruz motorlarımızı ,  Sediradasına da uğruyoruz.  Marmaris’e yukarıdan panoramik olarak bakıyoruz, şehrin içinde turlayıp, bir yerde serinlemek için milk shake içiyoruz.  Marmaris’in kalabalıktan uzak , sakin plajlarını aramaya koyuluyoruz.  Çok fazla plaj var , istediğiniz yerde denize girebilirsiniz, İçmeler plajı genelde ünlüdür. Biz biraz daha sakin bir yer aradığımız için , Yalancı Boğaz adı verilen bir marinanın arkasında denize girip güneşleniyoruz.



Marmaris’ten ayrılıp , Köyceğiz üzerinden Fethiye Ölüdeniz’e doğru yol alıyoruz. Yollar bir harika , çam ağaçları arasında , çam kokuları eşliğinde sürüyor yolculuğumuz. Fethiye merkezi es geçip, Hisarönü’ne , kalacağımız aparta gelip yerleşiyoruz. Eğer çok kişi iseniz apart tavsiye ediyoruz. Daha hesaplı oluyor. Yemek için Hisar önü sokaklarına atıyoruz kendimizi. Güzel yemeklerin yapıldığı bir restorana oturuyoruz, fiyatlar da makul sayılır. Karnımızı doyururken ertesi günü planlıyoruz. Bu arada Hisarönü pek bilinmese de genelde İngiliz turistlerin geldiği epey büyük bir yer. Ölüdeniz için aşağı inmeye başlamadan hemen önce  konumlanmış. Meşhur kaya köy de burada  bulunuyor.


          
         4.GÜN


Sabah Otelde pek beğenmesek de kahvaltı yapıp çıkıyoruz. İlk durak Kayaköy, gerçekten harika bir yer. Kayaköyü gezdikten sonra hemen girişte, gişelerin yanındaki şarap evinde şaraplarımızı yudumluyoruz, biz buraya bayıldık.  Bu şarap evine mutlaka uğrayın derim. Sadece şarap evi değil aynı zamanda bir restoran. Önceden bildiğimiz için Ölüdeniz’e inmeyi tercih etmiyoruz. Rotamızı Saklıkent Kalyonuna çeviriyoruz.  Kıyıdan ayrılıp batı Toroslara tırmanmaya başlıyoruz.


           Saklıkent’e gelmeden yine bir kahverengi tabelayı izleyip araya sapıyoruz. Yol bizi  Tlos antik kentine getiriyor. Burada;  M.Ö 2000'de ilk yerleşim izlerini görüyoruz. Likya, Helen, Roma ve Osmanlı dönemlerinden kalma tarihi kalıntıların güzel örneklerini fotoğraflayıp,  gezebilirsiniz. Saklı kente ulaştığımızda yazın kavurucu sıcağından biraz olsun kurtuluyoruz. Kanyon boyunca serin sularda ilerleyip , sonuna kadar gidiyoruz. Sonundaki küçük şelalenin altına girip serinliyoruz.  Dönüşte ise suyun üzerine kurulmuş köşklerde gözleme yiyip ayran içiyoruz. Su bizi acıktırmış. Saklıkent’in soğuk sularının vücudumuzdaki etkisi geçmeden kendimizi yollara vuruyoruz. Amacımız güneş batımını  Patara plajında seyretmek … Ama   Kınık girişinde gördüğümüz bir başka kahverengi tabelaya uyup bir km içerideki  Xanthos  Ören yerine de uğruyoruz. Burası da görmeye değer …  Güneş batmadan Patara plajındayız. Deniz çok dalgalı , bizde kendimizi dalgalara vurup epey oynadıktan sonra , güneşin deniz ufkunda kayboluşunu seyrediyoruz.  Bu plaj Karetta Karettaların plaji…
Arkadaşlarımızla yollarımız burada kısa süreliğine ayrılıyor. Onlar burada çadır kurmak istiyor. Ancak buralar artık bizim memleket olduğundan biz yola devam edip , Kaştaki amcamın yanına gelip orada konaklıyoruz. Ailelerimizi de daha fazla bekletmenin alemi yok , sabah erken çıkıp Demre’ye ulaşıyoruz.



PATARA


Arkadaşlarımızın rotası Demre den geçtiği için onları bir gün burada ağırlayıp , gezdiriyoruz. Deniz, kum , güneş, tekne turu , Kekova , Myra , Noel Baba , vs …  onları uğurluyoruz.
On gün memlekette kaldıktan sonra  geri dönüş zamanı geliyor. İşte  zor olan kısım da burası . Sabah Kaş / Gömbe Yaylasından sabah 09:00 da yola çıkıyoruz. Tek günde 750 km.  Artçı ile birlikte. Yüklü halde . Akşam saat 19:30 da İstanbul’dayız.  Xmax hakkını veriyor. İlk uzun turumuzu böylece tamamlamış oluyoruz.





Herhangi bir konuda  özellikle de motor konusunda bilgi almak isteyen olursa ; yorum yazınız lütfen….







DEMRE


KEKOVA-DEMRE



MYRA - DEMRE
















2 yorum:

  1. Üstadım merhabalar..
    2014 üzerinden 3 yıl geçmiş. Birkaç şeyde ben diyeyim izninizle.
    Yazı on numara. Her ne kadar ben istanbul Fethiye detaylı saat yol durumu arıyor olsam ve yazınız o kadar beni bilgilendirmesede onun harici nerde ne var diye on numara yapılmış bi çalışma ve yazı.
    Bikere cesaret için bravo.

    Viraj aşağı inişlerde korkmama sebeb olan 2016 yağmurlu Bi akşamı yaptığım yan yatma ve kayma kazasına rağmen bir adet edirne iki adet feribotlu olmak kaydıyla bursanuzun yolu ile toplam 10000 km yi geçen vespa gts 250 sürüslerim var.

    Fethiye ye gidebilirim. Giderim.
    Korkum var biraz fazla.
    O kaza urkuttu. Aptal hatalar yapabiliyorum. Ama hız yok hatalı aksi hareket yok sensizlik yok benim surme olayımda.

    Olay su:
    Beşiktaşdan eskihisara topculara mı pendiğe mi gdeyim. Kaldıkı her ikisine de nasıl gidilir beşiktaşdan bilmiyorum. Mapps bi yol veriyor oda doğrumu bilmem
    Şimdi siz kaç saat gidip kaç dk durdunuz?
    Kaç mola verdınızde bu kadar kısa surdu.
    Ben 90 km yı gecmem. Sağ serıtten çıkmam. Rüzgar varsa 50 ye ınerım. Okadar yani😊

    Bana detay verırmısınız.
    Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle yazımızı ilgiyle okuduğunuz için teşekkürler. Öncelikle biz Pendik'den Yalovaya geçtik . Bizimkisi ilk gün için uzun bir sürüş oldu. Yalova'dan doğrudan akşama İzmir Urlaya kadar sürdük. Asıl güzel olan kısmı İzmir- Demre arası oldu. Sürüsümüz genelde bir saat ya da bir buçuk saat sürüş ardından mola ile sürdü. Biz Ortaklar'da Çöp şiş molası verdik tavsiye ederiz. Aslında biraz keyfe keder oldu sürüş. Eğer güzel bir koy ya da güzel bir yer görmüş isek durup mola verdik. Şu kadarını söyleyebilirim; Demre- İstanbul dönüşümüz 13 saat kadar sürdü. Sabah 9:00 gibi Kaş Gömbe yaylasından yola çıkıp akşam 22:00 gibi İstanbula girmiştik. Bizim için zorlu ve uzun bir sürüş oldu. Çok sık mola vermedik diyebilirim. Çoğunlukla ben sürdüm ama zaman zaman eşim de kullandı. Biz dönüşümlü kullandığımız için bir günde 900 km gibi bir mesafe almak mümkün oldu.

      Sil